GELECEĞİN DÜNYASINDA MÜSLÜMANLAR VE TÜRKİYE

Fakültemizin tertip ettiği düzenli ilmi toplantılar silsilesi olan SELİMİYE KONUŞMALARI’nın 5. sezonun üçüncü konuşması olan 33. programı Fakültemizin Selimiye binasında gerçekleştirildi. Fakültemiz öğretim üyelerinden Doç. Dr. Mustafa ŞENTÜRK’ün moderatörlüğünü yaptığı programda İstanbul Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet KALA, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Güleç ve Maltepe Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan “Geleceğin Dünyasında Müslümanlar ve Türkiye” başlıklı bir konuşma yaptılar. Konuşmanın takdiminde Doç. Dr. Mustafa ŞENTÜRK konu ve konuşmacılar hakkında tanıtıcı bilgiler verdi. Ardından sözü misafir konuşmacılara bıraktı.
İlk olarak konuşan Prof. Dr. Ahmet KALA, İslam medeniyetinin geliştirdiği iki önemli kurum olduğunu bunların tekrar küresel ölçekte canlandırılması gerektiğini ifade etti. Bu kurumların “vakıf ve “kümelenerek üretim” olduğunu vurgulayan Kala, bunlardan vakıf anlayışını en iyi uygulayanın ABD olduğunu ve şirketlerinin uzun yıllar ayakta kalabilmek için vakıf kurmayı olmazsa olmaz olarak gördüklerini söyledi. Kümelenerek üretim konusunun ise günümüzde en iyi örneğinin Çin’de gerçekleştirildiğini ve üretim noktasında bu yöntemin Çin’i nasıl dünyanın en önemli üretim merkezi haline getirdiğini örnekleriyle anlattı. Prof. Dr. Ahmet KALA, özetle, geleneğimizin geleceğimiz, geçmişimizin geleceğimiz olduğunu ve yitiğimizi kaybettiğimiz yerde aramamız gerektiğini söyledi. Türkiye’yi geleceğin dünyasına hazırlarken geçmişten ve kadim medeniyetimizden ilham almamız gerektiğine işaret etti. Modern dünyanın iki süper gücünün iki önemli mirasımızı kopyalayarak güncelleştirdiğini ve bugüne taşıdığına dikkat çekti ve bu sözlerini ABD’nin vakıf kültürümüzü, Çin’in de Âhî kültürüne dayanan kümelenerek üretimi kopyaladığını hatırlatarak örnekledi.
Program, Prof. Dr. İsmail GÜLEÇ’in sunumuyla devam etti. Konuşmasına Balkanlar’ın fethinin savaştan ziyade gönüllülük esası ile gerçekleştiğini ifade ederek başlayan Güleç, bu toprakların fethedilmesi sonrasında yapılan ilk icraatın cami merkezli bir külliye kurmak olduğunu ifade etti. Külliye ile birlikte “çarşı” kurulduğunu ve bu çarşının Ahîlik ahlakı ile yönetildiğini belirtti. Ecdadın vakıflarla birlikte “vakıf insan” da inşâ ettiğini dile getiren Güleç, günümüzde vakıf inşa ettiğimizi ancak vakıf insan yetiştirme noktasında eksik kaldığımızı söyledi. Günümüzdeki tarikatların modern yapılar olduklarını ve bu zamanın anlayışını yansıttıklarını hâlbuki geleneğimizdeki tarikat anlayışının bireysel ahlakı inşa etme üzerine kurulduğunu ifade etti. İsmail Güleç, tasavvufla birlikte ahlakı yeniden inşa ederek geleceğe yönelmemiz gerektiğini vurgulayarak geçmişte dergâhların fetihlerin öncüsü, çarşı ve vakıfların da tamamlayıcısı olduğunu; vakıfların insan yetiştirdiğini, hatta “vakıf insanlar” yetiştirdiğini söyledi. Özetle hayatın merkezine ahlakı koymazsak geleceğin dünyasını cehenneme çevireceğimizi, merkezinde ahlakın olduğu bir hayatın ise cennet olacağını, bunun yolunun ise tasavvuf kültüründen geçtiğini belirtti.
Son olarak konuşmasını icra eden Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN, Edirne’nin tarihî ve kültürel öneminden bahsederek konuşmasına başladı.İstanbul’un Viyana’da duran yürüyüşünün yeni Yunus’lar ve yeni Sinan’lar ile Edirne’den yeniden başlayacağını söyleyerek sözlerine başladı. Merhum Nuri Pakdil’e atıfla, yeni dünyanın kurucularının omzunda silah değil kitap taşıyanlardan oluşacağını söyledi. İslam Medeniyeti’nin şehir kültürünün temelinin atıldığı Medine’nin merkezinde üç kurumun olduğunu; bunların mescid, suffe/okul ve çarşıdan müteşekkil olduğunu hatırlattı. Bu üç kurumun yoğurduğu İslam medeniyetinin kalite, dürüstlük, güzellik, adalet gibi değerleri ürettiğini ve bu değerlerin eskimez olup bunlara dünyanın hiçbir yerinde dün de bugün de yarın da pasaport sorulmadığını ve sorulmayacağını belirtti. Salondaki gençlere ve öğrencilere seslenen Gürdoğan, en büyük sermayenin gençlik, düşünce ve fikir olduğunu, bunu başarırlarsa maddi sermayenin bir şekilde bulunabileceğini söyledi. Medeniyetimizin “cami” ve “çarşı” dengesini koruyan bir yapıda olduğunu, bu medeniyetin insanlarının hem dünya hem ahiret için çalıştıklarını belirtti. Yeni dünyada yerli malı anlayışının değiştiğine de değinen Gürdoğan, artık yerli olarak ayakta kalabilmek için bütün dünyaya satılan ürünler üretilmesi gerektiğini ancak bu şekilde üretilen ürünlerin yerli olarak ayakta kalabileceğini söyledi. Geleneğimizden kopmayan bir tüketim anlayışına sahip olurken üretimi de ihmal etmememiz gerektiğini “Yunus gibi tüketmeli Mimar Sinan gibi üretmeliyiz” sözleriyle ifade etti.
Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Erhan TABAKOĞLU ve Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Cevdet KILIÇ başta olmak üzere sunumlar üzerine yapılan müzakerelerle konuşmalar nihayete erdi. Program misafir konuşmacılara hediyeler takdim edilmesi ile son buldu.
Toplantıya Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan TABAKOĞLU, Trakya Üniversitesi Genel Sekreteri ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevdet KILIÇ, Edirne İl Eğitim Müdürü Önder ARPACI, öğretim elemanları ve öğrenciler yanında ilimizdeki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve halkımızdan konuya alaka duyan seçkin bir topluluk katıldı. SELİMİYE KONUŞMALARI farklı konular ve konuşmacıların katılımıyla her ayın ikinci haftası devam edecektir.
Ek Resimler
Bu içerik 25.12.2019 tarihinde yayınlandı ve toplam 731 kez okundu.