S
HZ. MUSA İLE HIZIR: İLM-İ LEDÜN YOLCULUĞUNUN ÖYKÜSÜ
Fakültemizin tertip ettiği düzenli ilmi toplantılar silsilesi olan SELİMİYE KONUŞMALARI’nın 4. sezon 29. programı Fakültemizin Selimiye binasında gerçekleştirildi. "Hz. Musa ile Hızır: İlm-i Ledün Yolculuğunun Öyküsü" başlığını taşıyan ve moderatörlüğünü fakültemiz öğretim üyelerinden Dr. Nurullah Koltaş'ın yaptığı programın konuşmacısı yine fakültemiz öğretim üyelerinden Doç. Dr. Mustafa Şentürk idi.
Moderatör Nurullah Koltaş, kıssanın tarih boyunca çeşitli alanlardaki İslâm düşünürlerinin ilgisini çekmekle birlikte kıssayı mihver alan sufi literatürü için taarruf, mükaşefe, müşahede gibi aklın kapsam alanını aşan metafizik hakikatleri temellendirmede başat bir öneme sahip olduğunu dile getirdi. Hz. Âdemin “Âdem oluş” bağlamında bir örneklik teşkil ettiğini, Hızır’ın ise “salih bir kul” olmakla zamanı aşan ilim, ma’rifet ve riyâzet yolculuğunda gerek hoca-talebe, şeyh-mürid ilişkileri gerekse zâhir-bâtın arasındaki ilişkinin ayrık değil bir kumaşın iki yüzü gibi birleşik bir olgu olduğunu ifade etti. Buradan hareketle, varlık anlaşıyla irtibatlı bir ilim imkânı üzerinde durulmasının önemine değindi.
Konuşmasına Kehf Sûresi hakkında bilgiler vererek başlayan Mustafa Şentürk; sûrede Ashâb-ı Kehf'ten (9-26) başka, iki bahçe sâhibi (34-44), dünyâ-âhiret karşılaştırması (45-49), Âdem-İblîs (50-53), Mûsâ-Hızır ve Zülkarneyn (83-98) olaylarının anlatıldığını belirtti. Sûrenin, mağara arkadaşları olayını “kıssa”, iki bahçe sahibinin olayı ile dünyâ (-âhiret) hayatını ve Âdem-İblîs olayını zımnen "mesel" olarak tanımladığını, sûrenin 54. âyetinden hareketle Mûsâ-Hızır ile Zülkarneyn anlatımlarının da mesel olarak tanımlanabileceğini söyledi ve "Kur'ân, "meselin kıssa edilmesinden' doğrudan söz etmemekle beraber; Nahl 16/112 ile 118. âyetlerinin bağlam ilişkisi meselin de kıssa edilebileceğini gösterir. Buna göre kıssanın olayın işleyişinin aktarılmasını sağladığı, meselin ise olayı çarpıcı hale getirerek ilke(ler)
çıkarılmasına imkan tanıdığı; böylece mesel ile kıssanın bir bütün halinde gerekli sonuçları çıkarmada insana değerlendirme imkanı verdiği ve kıssa ile meselin ortak noktasının bu olduğu söylenilebilir" diye ekledi.
Daha sonra Musa ile Hızır'ın esrarengiz yolculuğunu özetle aktaran Şentürk, kıssaya dair bir takım İsrailiyyat haberlerinin de bulunduğuna ve oryantalistlerin bazı iddialarına temas ederek kıssayı ayet ayet yakından inceleyerek zahir-batın iliskisini konu edinen her üç gizemli olayı ayrıntılı biçimde ele aldı. İlim sahibi Hz. Musa'nın -Allahu a'lem yine kendisi gibi bir peygamber olan- marifet sahibi Hızır'a tabi olduğunu, ondan zahir ile batının aslında birbirine zıt olmadığını aksine birbirini bütünlediğini öğrendiğini söyledi.
İmam Eş'ari ile önceden hocası olan Ebu Ali el-Cübbâî arasındaki "üç kardeş" tartışmasını da hatırlatan Şentürk, Musa-Hızır kıssasının bir yönüyle kötülük problemi (teodise) ve kader meselesini işlediğini söyledi.
Mustafa Şentürk, daha sonra gaybın izafî ve mutlak olarak ikiye ayrıldığını hatırlatarak kıssanın adeta "Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz" mealindeki Bakara 2/216. ayetin tefsiri olduğunu belirtti.
Son olarak meşhur bir misal üzerinden şeriat-tarikat-marifet-hakikat düzlemini hatırlatan Şentürk, Hızır'ın 'aklı' ile Musa'nın 'aklı'nın uyuştuğunu söyledi ve "-Allahu a'lem- Hızır haklıydı ama Musa da haklıydı" dedi.
Sorular ve müzakereler ile son bulan programın ardından sohbet ikramlar eşliğinde devam etti.
Ek Resimler
Bu içerik 20.04.2019 tarihinde yayınlandı ve toplam 3094 kez okundu.